İyi Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Av. Osman Erusta, Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun, seçim hukukundaki yoruma açık kapıları kapatmadığını, bu yüzden 23 Haziran seçimlerinde de 31 Mart seçimlerinde karşılaşılan benzer sıkıntıların yaşanabileceği uyarısında bulundu.Av. Osman Erusta, seçimin sonradan iptal edilmesine neden olabilecek ihtimaller hakkında şu bilgileri verdi:YSK’YA GÜVENMENİN NE KADAR BEYHUDE OLDUĞUNU…“Bu süreç, seçim güvenliğini ve güvenilirliğini sağlamak bakımından YSK’ya güvenmenin ne kadar beyhude olduğunu da bize göstermiştir. Yani biz, memleketin hangi partiden olursa olsun ahlaklı insanları, seçimin sonradan iptal edilmesine neden olabilecek her türlü ihtimali önceden öngörmek ve buna göre tedbirlerini almak zorundayız.Daha açık ifadeyle bir daha sandıkta kazanıp masada kaybetmemek için YSK’nın eline mazeret vermemiz gerekiyor.Bu noktada iki önceliğimiz var: Bunlardan ilki sandık kurullarının kamu görevlilerinden oluşmasını temin etmek. İkincisi ise, seçmen listelerinin hukuka ve gerçeğe uygun oluşturulması önceliğimiz olmak durumunda.BELEDİYE ÇALIŞANLARI KAMU GÖREVLİSİ DEĞİLDİRKaymakamlıklar, ilçelerde görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesini ilçe seçim kurullarına gönderiyor, peki bunların içinde kimler var? Devlet memurları, sözleşmeli personeller, 4B çalışanları vs. Bu listedekiler gerçekten kamu görevlisi tanımına giriyor mu?Anayasanın 128. maddesinden hareketle kamu görevlilerinde iki ölçüt var. Bunlardan birincisi: Fonksiyon sınırlaması: Kamu görevlisi kamu adına nüfuz kullanma yetkisine, daha açık ifadeyle kamu gücü kullanma yetkisine sahip olmalıdır. Örneğin okuldaki not veren öğretmen, tapudaki devir işlemini yapan tapu memuru, bunlar kamu gücünü kullanmaktadır. Ama belediyeler bünyesinde çalışan işçiler, kamu gücü kullanmamaktadır. İkinci koşul ise kamu gücü kullanan kişinin kamu idaresi bünyesinde çalışması zorunluluğudur. Bu kapsamda belediye iştiraklerinde çalışan kişiler, fonksiyonları ne olursa olsun kamu görevlisi değildirler.ÖĞRETİM ÜYELERİ, HAKİM SAVCILAR, MUVAZZAF ASKERLERHiç şüphesiz 657 sayılı kanun kapsamında devlet memuru sayılanlar kamu görevlisidir. Ayrıca kendi özel kanunları olmasına rağmen kamu idareleri bünyesinde kamu gücü kullanan üniversite öğretim üyeleri, hakimler, savcılar, muvazzaf askerler kamu görevlisidir ve kendi mevzuatlarında bir yasak olmaması koşuluyla sandık kurulunda kamu görevlisi sıfatıyla görev alabilirler.Gelinen nokta itibariyle ne yazık ki, kimlerin kamu görevlisi olup olmadığı hususunda bir tasnif yapılması şarttır.Anayasa ve yasalarda belirtilen kamu görevlileri tanımlarından yola çıkarak bu hususu YSK’nın netleştirmesi gerekmektedir.Kamuda çalışmanın süreli ve zorunlu iş olması gerekiyor. İşçi kamu görevlisi olmaz. Aksi takdirde denetleme olmaz. Sandık kurulu başkan ve üyelerinin belirlenme sürecinde kaymakamlıklardan ilçe seçim kurullarına gönderilen kamu görevlisi listelerinde, listede yer alan ismin karşısında görevi/hangi işi yaptığı, bağlı olduğu kamu kurumunun adının belirtilmesi zorunlu bir unsur olmak zorundadır. Zira siyasi partilerin ve tüm seçmenlerin bu durumu denetlemesi ancak bu durumda mümkün olabilecektir.SADİ GÜVEN HALKA AÇIKLAMA YAPMALIBu husus ancak YSK’nın kamu görevlisi tanımını net ve belirgin kılıp arkasından yaptığı tanımlama ve aldığı kararlara sadık kalmasıyla mümkün olur. YSK Başkanı Sn. Sadi Güven, halkın karşısına çıkacak ve bağımsız yargı adına konuştuğunu belirtip, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldıracak… ‘Biz kararda yazdık, ilan ettik, bildirdik’ demeyle bu işin düzelmeyeceği kanaatindeyim. Çıksınlar ve halka açıklasınlar. Demokrasinin gereği budur. Seçim hukukunda yoruma açık kapı bırakılmamalıdır. Aksi takdirde yoruma açık kapı bırakırsanız, birilerini kural ihlaline sevk edersiniz. Yoruma açık bir durum yaratırsanız, ülke kaderini etkileyen musibetlere sebebiyet verirsiniz. Bu iş bu kadar zor olmasa gerek. Çıkın ve kimdir bu kamu görevlileri, kimler olabilir, kimler olamaz net ayrımınızı yapın ve olayı bitirin.657 DIŞINDA HİÇKİMSE SANDIK KURULU BAŞKANI OLAMAZKamu görevlisi tanımı, YSK tarafından netleştirilmediği sürece; sandık kurulu başkanları 657 sayılı devlet memurları dışından hiç kimse olamaz/olmamalıdır. İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin, 4219 sayılı kararın gerekçesinde belirtildiği şekliyle; İstanbul ili genelinde 31 bin 186 sandık olduğu, bunlara yetecek düzeyde; 657 sayılı kamu görevlisi olduğu, bunların sayısının 220 bin olduğu, İstanbul’da sandık kurulu başkanlığı için gerekli sayının 7 katı, 657 sayılı yasa kapsamında kamu görevlisi olduğu (devlet memuru) olduğu, bu nedenle, 298 sayılı yasanın 22. maddesine aykırı davranıldığından seçimlerin iptal edildiği belirtilmiştir. Artık bu aşamadan sonra, 657 sayılı yasaya tabi olan kamu görevlileri dışında hiç kimse sandık kurulu başkanı olamaz. Bu aşamadan sonra, hiçbir siyasi parti de bu riski alamaz, almamalıdır. Sandık kurulu başkan ve seçim kurulu başkanlarının hakkındaki suç duyuruları da bu işin cabası….Aksi takdirde aynı yapılmaya devam edilirse, seçimi kaybeden taraf her defasında bu hususu ileri sürerek, sandık kurulu başkan ve üyeleri seçim takvimine göre kesinleşmiş olsa dahi; YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal ettiğine ilişkin kararı/gerekçeyi dayanak gösterir ki bu durumda; bitmeyen itirazlar, uzayan seçim süreçlerini ülkece yaşamaya devam ederiz.SEÇMEN LİSTELERİ NEDEN ASKIYA ÇIKMIYOR?Seçim takvimine göre 18 Haziran’da baskıya geçecekler bu tarihe kadar güncelleştirme devam edecek demektir. Şayet 31 Mart listesiyle seçime girilseydi o zaman kimseyi listeden düşemez ve listeye ilave yapılamazdı. Ölü zaten seçime girmeyeceğine göre sorun yok. Kısıtlıları neye göre düşeceksin? Ölüleri neye göre düşeceksin? 18 yaşını dolduranları nasıl listeye ilave edeceksin? Nüfus kayıt sistemi, otomatik kendini güncelliyor. İlave ve çıkarımları yapıyor. Şimdi nasıl aynı listeyle giriyoruz? Birde bunun sağlamasını kim nasıl yapacak ve denetleyecek?Peki seçmen listelerinin güncellenmesiyle ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerini gidermek gerekmiyor mu? Ortalarda bunca şayia dolaşıyorken, devlet kurumları yüksek yargının dahi zan altında bırakıldığı bir dönemde bu soruların cevap bulması gerekiyor. İşlemler şeffaf mı yapılıyor? O kadar çok şey konuşuldu ki sistemin şeffaflığı tartışılır.18 YAŞ LİSTELERİ AÇIKLANMALI31 Mart seçmen listeleriyle seçime girecekse bu durumda, ölü, kısıtlı seçmen ve 18 yaşını ikmal eden oy kullanma hakkına sahip olanların listelerini açıklayacaksın. Devamında 31 Mart seçmen listeleriyle bu verileri karşılaştırması için siyasi partilere fırsat vereceksin. Böylece tüm siyasi partiler kıyaslama yapma imkanı bulacak ve herkes gönül rahatlığıyla şaibesiz şayiasız şeffaf bir seçime girecek. Kimse seçmen listesinden de sandık kurullarındaki memurlardan da şüphe etmeyecek, her şey şeffaf ve adil olacak, aksi takdirde arka planda çevrilenler yüzünden ne seçmen listeleri de ne de sandık kurul başkanı ve üye memurların gerçekten kamu görevlisi olduğuna kimse inanmaz.Onun için siyaset günü kurtarır. Ama politika üretirseniz geleceği kurtarırsınız. Günlük çözümler yerine ülkemizin geleceğini kurtaran çalışmalar yapmak zorundayız. Bunları yaparken de tüm şeffaflığa, makam ve mevki olarak yönettiğiniz kurumu kendi şirketiniz gibi şahsi menfaat ve kar elde etme dürtüsüyle değil, makam ve mevkiinin koltuğun geçici olduğunun bilincinde çalışmak zorundayız. Ancak o zaman Türkiye bu çıkmazlardan kurtularak yeni bir eşik atlar aksi takdirde, puslu havalardan kurtulamayız. Ülkemizin aydınlık yarınları adına, şüpheye ve belirsizliğe mahal vermeksizin her şeyi açık net halkın önüne serip, ülke menfaatleri doğrultusunda geleceği planlayan politikalar üretmek zorundayız. Yargının elindeki vesayet elini kaldırana kadar, yargının yapması gerekeni de biz yapmak zorundayız.Zira yargı millet adına karar verir. Biz milletin mensupları, eğer yetki verdiğimiz yargı organları, işlerini bizim adımıza, bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirmiyorsa, milletin mensupları yargıyı denetlemek ve hatadan ber’i bir karar mekanizması kurmak zorundadır.”