TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, temiz su kaynaklarına erişimin insani bir hak olduğunu vurguladı. Dünyadaki tatlı su kaynaklarının çok kısıtlı olduğunun altını çizen Doğan, susuz yaşamın mümkün olmadığını anımsatarak, sürdürülebilir su eylem planları ve politikalarına ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Doğan 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, insan kaynaklı çevresel sorunlar ve kirliliğin neden olduğu iklim değişikliğinin Covid-19 salgını da dahil her türlü olumsuzluğu beraberinde getirdiğini vurguladı.
2050’YE KADAR 4 İNSANDAN 1’İ SU SIKINTISI ÇEKECEK
İklim değişikliğinin atmosferde bulunan su buharı miktarında artış meydana getirdiğini, bazı bölgelerin aşırı yağış almasına, olumsuz hava koşullarına ve bazı bölgelerinse kurak kalmasına neden olduğunu dile getiren Doğan, “Temiz ve güvenli suya erişim bir sorun haline gelmektedir. Yapılan araştırmalara göre iklim değişikliği ile su kıtlığının daha da artacağı, 2050 yılına kadar 4 insandan 1`inin su sıkıntısı çekeceği tahmin edilmektedir” diye konuştu.
SU HAKKI İNSAN HAKLARINDAN AYRI TUTULAMAZ!
BM Genel Kurulu 2021 yılı temasının “Suyun Değeri” olarak belirlendiğine işaret eden Doğan, bu temayla suyun toplum, gıda, kültür, sağlık, eğitim, ekonomi ve doğal çevrenin bütünlüğü için ne kadar değerli olduğunun gösterilmesinin amaçlandığını vurguladı. Temiz ve güvenli su kaynaklarının korunarak ayrım gözetilmeksizin, koşulsuz olarak tüm insanlara ulaştırılması gerektiğinin altını çizen Doğan, “Temiz su kaynaklarına erişim bir insani haktır. Ayrıca su hakkının diğer insan haklarından ayrı tutulamayacağı bilinmelidir” ifadelerini kullandı.
2 DERECELİK SICAKLIK ARTIŞININ SONUÇLARI
Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı en hassas bölgelerden birisi olduğuna dikkati çeken Doğan, 2 santigrat derecelik sıcaklık artışının bölge ülkelerinde; şiddetli hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınları ve kuraklıkta artış ve bunlara bağlı olarak biyolojik çeşitlilik ve tarımsal verim kaybı, turizm gelirlerinde azalma şeklinde etkilerini hissettireceğini söyledi.
SU YAŞAMIN VAZGEÇİLMEZİDİR
Doğan şöyle devam etti: “Doğal kaynaklarımızdan olan su, sürekli bir döngü içerisinde ve yaşamın vazgeçilmezlerindendir. Bütün canlıların yaşamı için temel madde olma özelliği taşırken, su; insan ve doğa ilişkisinin de en önemli belirleyenlerinden birisidir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur.”
20.YÜZYILDA DÜNYA NÜFUSU 3, SU KULLANIMI 6 KAT ARTTI
Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık su kaynaklarının kullanımı altı kat arttığının altını çizen Doğan, insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceği tatlı su kaynaklarının son derece sınırlı olduğuna işaret etti. Doğan, “Dünyada zaten az olan tatlı su kaynaklarının; endüstriyel atıklar ile kirletilmesi, enerji üretiminde kullanılan suyun geri kazanımla insani tüketime uygun olmayışı, şehirleşme kaynaklı atıklar, kontrolsüz pestisit kullanımı kaynaklı yanlış tarım uygulamaları ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri ile yaşanan kuraklıklar eklenince sorunun boyutları daha da çarpıcı hale gelmektedir” dedi.
TÜRKİYE SU KISITI BULUNAN ÜLKELER ARASINDA
Türkiye’nin kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500 m3 ile su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer aldığına işaret eden Doğan, “TÜİK verilerine göre nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Bu durumda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız 1.120 m3 civarında olacaktır. Ve gün geçtikçe suyun önemi ülkemizde daha da hissedilebilir bir duruma gelecektir” diye konuştu.
ATIK YÖNETİMİ YETERSİZ
Adana’nın içme suyunun temin edildiği Seyhan Havzasındaki kirliliğin, atık yönetimlerinin iyi planlanmamasından kaynaklandığını ifade eden Doğan, şöyle devam etti:
“Kirliliğe neden olan etmenler, havzayı besleyen akarsulara verilen atık sular ve katı atıklardır. Havzayı besleyen derelerin etrafındaki yerleşim alanlarında atık su arıtma tesisleri henüz tamamlanamamıştır. Havzada zaman zaman katı atıklar insanlar tarafından akarsu kenarlarına, açık alanlara kontrolsüz bir şekilde dökülmektedir. Ayrıca havza içerisinde son yıllarda korkunç bir hızla gerçekleşen yapılaşmalar ve endüstriyel yerleşimlerin kontrolsüz bir biçimde yayılması kirliliğe neden olan diğer etmenlerden biridir.”
KULLANILMIŞ SUYUN GERİ KAZANIMI SAĞLANMALI
Ciddi sürdürülebilir su eylem planları ve politikalarına ihtiyaç olduğunu dile getiren Doğan, “kullanılmış suyun geri kazanımı”nın büyük önem taşıdığını söyledi. Doğan, “Sırasıyla kentlerin, büyük endüstriyel tesislerin, küçük yerleşkelerin kullandıkları suları geri kazanıp yeniden kullanmaya yönlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Susuz hayat ne mümkün olacaktır, böyle bir durumda ne de canlılık kalacaktır. Suyumuzu koruyalım.”