“Sevgililer gününün tarihçesi 3. yüzyılda Aziz Valentine’nin gizlice kıydığı nikâhlara dayanıyor. M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Claudius II, ordusunu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesini yasaklamıştır. Rivayete göre bu yasağa karşı gelen Aziz Valentine, gizli nikâhlar düzenleyerek gençleri evlendirmeye devam etmiştir. İhanetin karşılığını canıyla ödeyen Aziz Valentine M.S. 270 yılında 14 Şubat’ta idam edilmiştir. Bu nedenle her yıl 14 Şubat’ta Sevgililer günü kutlanmaktadır.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sevgililer-gunu-bakin-nasil-ortaya-cikti–41447 ).
İnternet üzerinden baktığımızda farklı bilgilerde bulunmakta Sevgililer Gününün tarihçesi hakkında. Ben bugün bu alıntıyı yaparak yazıma başlamak istedim. Aşkın ve sevginin gücüne inandıran, aşk için çabalayan bir yerden anlatmışlar bu bölümde 14 Şubat’ın tarihçesini. Sanırım aşka ve onun insana verdiği cesarete hayranlık duyuyoruz.
Aşk nedir? Tarif edilebilir mi? Aşkın kaç hali vardır? Her kalbinin çarpması aşk mıdır? İlk olmak mı yoksa bir insanın hayatındaki son olmak mı önemlidir? Ne kadar çok soru var aşka dair aklımda.
Aşk, Arapçadan Türkçemize geçmiştir. TDK’ye göre aşkın tanımı; aşırı sevgi, bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor diye yer almıştır.
“Aşk ile şefkat en çok kullandığımız sözcüklerdendir. Bu kavramlar üzerinde, bu kavramlar arasındaki fark üzerinde düşünmenin; aşk ile diğer sözcüklerin, mesela şehvetin farkını yakalamanın bir hazzı vardır. Aşk; sevmek demek değildir sadece. Aşk, başkasına muhabbet etmemek demektir; yapışıp ayrılmamaktır. A-ş-k kökünden türetilmiş bir sözcük var: “Aşeka”. Bu sözcük, Türkçedeki ‘sarmaşık’ adlı bitkiye verilen addır. Sarmaşık önce yeşerir, koparılırsa sararır, solar, hemen kurur ve incelir. Âşık da maşukundan ayrılırsa bu bitki gibi hemen solar, kurur, zayıflar. İnsan niçin yeşerir, sonra sararıp solar? İnsanın neye âşık olduğu önemlidir. Paraya mı, tene mi, yeşilliğe mi, akan suya mı? Bunlara âşık olunmaz. Bunlarda haz, tensel ve duyusal bir haz vardır. Aşk, sevgiyi de şefkati de hazzı da aşan bir anlama sahiptir. Aşk, bir ifrat durumudur; aşk, sevgi-yoğun bir hâlin adıdır.”(H.Uçan).
Himi Uçan’ın “Dilin ‘Gösterilen’ Yüzü ve Üç Gösterge: Lütuf, Aşk ve Şefkat” başlıklı makalesine rastladım aşk ile ilgili araştırma yaparken. Onun yazısında aşkı anlattığı bölümü paylaştım sizlerle, lakin şefkat bölümünü de okunmaya değer bulduğumu paylaşmak isterim. Şair değilim ama olmak isterdim. En güzel kelimeleri seçip, hiç kimsenin aklına gelmeyecek cümleler haline getirmek… Okuyanın ruhuna dokunmak, bambaşka kapılar açmak büyük bir meziyet. Yazabilen herkese saygı duyuyorum ama şairler çok başka…
Bazı şiirler unutulmaz, her heyecanlandığınızda aklınıza o geliverir ya, işte ben de çok sevdiğim bir şiiri paylaşacağım.
GÖZLERİNDEKİ YAKAMOZ
Fesleğen kokulu anılar
Gözlerinde yakamoz sevgilim
Baktıkça derinliğinde kaybolurum
Umman mı desem volkan mı gözlerin?
Göz göze geldiğimiz zaman başlar
Uzak diyarlara yolculuğum!
Ürkek gecelerin karanlığı mı
Yoksa küllenen yalnızlığım mı
Başımı döndüren?
Alevden anafor mu aşkımız
Tutunamadığım yaşamda?
Yankısız bir kuyu mu sevdamız?
Lavanta ferahlığında
Deli bir nehir mi
Beni benden alan?
Kor ateş mi yar mı beni yakan?
Gül kokulu sevdamız
Gözlerinde yakamoz
Aşk mahmuru nazarların
İçime serinlik!
Ne yeşil, ne siyah,ne de mavi
Bakmayı bilen göz en güzeli!
Yedi iklim gezdim,
Görmedim benzerini!
Her sabah
Bir çift kumru
Kanat kanat
Gözlerinden gözlerime uçar,
Sıcaklığını getirir bana
Ve bende her gün yeniden yeşeren aşkı
Usanmadan ulaştırır
Sevdalı yüreğine!
Gözlerinde pırıltıdır aşkımız,
Ateşböceğisin tekdüze gecelerimde!
Aydınlanır seninle
Hüzün karanlığım!
Şiir gözlüm,
Gerçek aşk gözde başlar;
Sonra şelale olur duygular!
Söz dinlemez asi nehir,
Akar yürekten yüreğe
En sonunda yakamoz olur
Gözlerinde aşkımız!
Aşka, aşkın gücüne inananların sevgililer günü kutlu olsun. Tüm çocuklar sevginin olduğu bir dünya da büyüsün.