Güzel sanatların her dalını çok severim. Özellikle, müziğe, edebiyata, resme tutkum bir başkadır. Öyle güzel, öyle değerli eserler var ki hayatımıza farklılık katan, bizleri mutlu eden bazen de hüzünlendiren…
Şarkıları, türküleri bazen sözlerine takılmadan ezgilerinin güzelliğine kendimizi kaptırarak dinliyoruz genellikle… BU şarkılar ve türkülerin sözlerini irdelediğimde acıklı bir parçanın hatta ağıtın oyun havası olarak kullanıldığını hayretle fark ediyorum. Sözlerdeki tutarsızlıklar beni şaşırtıyor. Bazı şarkıların, türkülerin sözleri bana batmaya devam ediyor. Örneğin:
“Severek ayrılalım, aşka hasret kalalım,
Eğer mutlu olursak yeniden barışalım.”
Bu şarkının sözleri beni oldum olası rahatsız etmiştir. Durup dururken severek ayrılıyoruz. Aşka hasret yaşıyoruz nedense… Mutlu da oluyoruz nasıl oluyorsa… Bu kez mutluluk sıkıcı geliyor ve mutluluğa veda etmek gerektiğini düşünüyoruz. Severek ayrıldığımız aşkımıza geri dönüyoruz. Acaba bu kısır döngü olarak rutin bir hal alıyor mu hayatımızda bilemiyorum. Bu şarkıdaki mantığı çözen varsa beri gelsin. Şahsen çözemedim. Ayrılıp mutluluğu yakalamışsak barışarak mutluluğa neden elveda diyelim ki anlayamadım.
Bir söz var: Zengin olursam bir gemi alacağım. Gemimin adını “Rahat” koyacağım. Gemim batarsa bana “Rahat battı.” diyecekler. Demek ki rahat batması diye önemli bir gerçek var. Her ne kadar rahata ulaşamamış bireylerden biri olsam da ulaşanlara rahat battığına göre çok da hevesli olmam gerekmiyor. Ben yine de rahat ve huzur istiyorum hayatımda…
“Yaşandı bitti saygısızca
Aldatmanın tadına varınca
Doğru söylesen kimin umurunda
Gözüme inanırım haydi zıpla!”
Bu da aklı mantığı zorlayan pop müzik türünden bir şarkı sözü… Saygısızca yaşanan ve saygısızca biten bir ilişki var. Aldatıyor ve aldatmanın tadına da varıyor. Bu arada yalan söylüyor ve doğru söylemesine de aldıran yok nedense artık! Sanırım yalana devam ediyor. Zaten aldatan, aldatmanın tadına varan, doğru söylese bile umursanmayan biri sadece gözüne inanıyor. Eski sevgilisine “Hadi zıpla!” diyerek yol veriyor. Bu zıplama olayı spora düşkünlüğünden de kaynaklanabilir elbette… Zıplasınlar, hoplasınlar, bu şarkıyı ceplerine koyarak bizden uzaklaşsınlar bir an önce…
Bir başka garip şarkı yine pop tarzı…
“Benim için ne yapardın
Portakal mı soyardın
Sırtında mı taşırdın
Hamallık mı yapardın
Aman ne bileyim ben.”
Bu da ayrı bir saçmalık… Sevgilisinin yapabileceği fedakârlıklar silsilesi saçmalıklar kervanına dönüşmüş. Portakal soymak, sırtında taşımak ve hamallık yapmak ile sınırlanmış gibi görünse de yazan kişinin aklına başka fedakârlık gelmediği anlaşılıyor. Uğraşmak da istemiyor “Aman ne bileyim ben?” diye olayı geçiştiriyor.
“Aboneyim abone biletlerim cebimde
Ballı lokma tatlısı aman hadi hayırlısı
Buum buum buum daldan hop dala uçtum
Sonunda bir dala kondum nedir bu daldaki durum
Buum buum buum dön dolaş burada durdum
Burada durdum yoruldum dokuz köyden kovuldum.
Bandıra bandıra ye beni hiç doyamazsın tadıma,
Bütün numaralar bende sende var benim farkıma,
Bakma sakın başka yerde ne işin var başka yerde
Bandıra bandıra ye beni hiç doyamazsın tadıma.”
Anlayan beri gelsin. Aboneymiş, biletlermiş, bir de ballı lokma tatlısı… Gerisi de daldan dala konarak durum sorarak ve dokuz köyden kovularak devam etmekte… Bandıra bandıra yemeler, tadına doyamamalar filan anlamsızca uzayıp gidiyor. Işığı bol olsun Aysel Gürel’den bir şarkı sözüydü bu da… Gençler Yonca Evcimik’ten dinlerken sözlerin farkına varamadan dans ve müziğin büyüsüne kapıldılar, böylece izlediler yıllarca…
Bir başka tuhaflık daha… Resmen tacizcilerin sesi olmuş.
“Benim olmazsan taciz ederim,
Bana gelmezsen yer bitiririm,
İnadım inat bunu biliyorsun,
Benim olacaksın sana yemin ederim.”
Bu liste uzar gider tren yolu gibi… Bir başka yazımda farklı şarkılarla bu konuyu işlemeye devam edeceğim. Bu konuya neden mi taktım? Bir şarkı sözüyle cevap vereyim:
“Aman ne bileyim ben?”