PANDEMİDE BAYRAMLARI YAŞAMAK | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

PANDEMİDE BAYRAMLARI YAŞAMAK

Bu haber 29 Temmuz 2020 - 12:22 'de eklendi ve 248 views kez görüntülendi.

Yine bir bayram geliyor. Çocukken iple çektiğimiz iki dini bayramdan biri Ramazan bayramı… Diğeri ise “Kurban Bayramı”… Bol bol et yediğimiz, dört gün boyunca mangalın hep el altında bulundurulduğu bayram… O zamanlar Ramazan Bayramına “Şeker Bayramı” derdik bol bol şeker yediğimiz için çocuklar tarafından verilmişti bu ad sanırım.

Pandemi nedeniyle ilk kez büyüklerin elini öpemediğimiz sokağa çıkma yasağı olan bir Ramazan bayramı geçirdik. Kurban Bayramında en azından sokağa çıkma yasağı yok. Kesilen kurbanların payları ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilecek. Çok şükür ki bu bayram o kadar sıkı değil kurallar… Ancak biz yine de sosyal mesafemizi koruyalım.

Bu yazımda çocukluğumun bayramlarına yolculuk yapacağım. Özlem duyduğum eski bayram günlerine döneceğim.

Her bayramda mutlaka yeni giysilerimiz olurdu. Annem bayram öncesi çarşıya çıkardı, mağaza vitrinlerindeki çocuk kıyafetlerinin modellerini çizerdi ve eve gelince aynısını bizlere dikerdi. Füsun ablamla benim giysilerim genelde aynı renk, aynı model olurdu. Kız kardeşim Yasemin’in giysisi çoğu zaman farklıydı. Erkek kardeşim Metin’e de çok güzel pantolonlar, gömlekler, takımlar dikerdi anneciğim… Ayakkabı da alınırdı elbette… Arife günü kırmızı pabuçlarıma sarılıp uyurdum. Bayramları bu nedenle çok severdik. Bayramlık giysilerimizin içinde kendimizi pek mutlu hissederdik. Bazen arife günü bitmezdi giysilerimiz… Gece uyanırdım, bakardım ki annem dikiş makinesinin başında…  Endişelenmeye başlardım. Ya yarına yetişmezse!

-Anne, bitmedi mi daha?

– Sabaha hazır olacak, söz veriyorum. Merak etme yavrum.

-Yardım edeyim mi anne?

– Olur. Madem istiyorsun elbiselerin ponponlarını yap sen de… Bak, şöyle yapacaksın kızım!

– Tamam anne…

Her bayram öncesi hummalı bir temizlik başlardı. Evde süpürülmeyen silinmeyen tek köşe kalmazdı. Camlar büyük bir itinayla silinirdi, en ufacık leke bulunmazdı. Kapılar, pencereler elden geçerdi. Kırık bozuk boyasız ise onarılırdı. Halılar pırıl pırıl silinirdi. Hem evimizi hem mutfağımızı hem de kendimizi büyük bir heyecanla, sevinçle bayrama hazırlardık.

Bayramda uzaktan gelen akrabalarımız da olurdu. Onlar için dolma, yaprak sarması, içli köfte, mantı, yüksük çorbası, analı kızlı çorbası gibi ağır tabir edilen yöresel yemeklerimizden hazırlanırdı. Hoşaflar, kompostolar da olmazsa olmazlardandı. Tatlısız, çöreksiz bayram düşünülmezdi. Tepsi tepsi börekler, tatlılar hazırlanır, pişirilmek üzere mahallemizdeki “Hoşgör” fırınına yollanırdı. Bayram sabahları evin erkeği fırına gider, pişecek pideler için evden yumurta götürürdü. Fırıncıda onların ekmeklerinin üzerine yumurta sürer, çörekotu ile susam serperdi. O zamanlar susam yerine“küncü” denirdi. Ekmeğe de küncülü ekmek…  Sıcacık küncülü – yumurtalı ekmek de kahvaltı soframızda yerini alırdı.

Bazen de hanımlar fırından ekmek hamuru alarak lokma tatlısı dökerlerdi. Ona lokma dökmek denirdi. Hamuru sulandırıp kızgın yağda kaşık kaşık kızartırlardı. Sonradan bir naylon torbaya koydukları hamuru torbanın bir köşesini bir iki santim keserek oradan kızgın yağa birer lokmalık atarak kızartmaya başladılar. Şiresi önceden kaynamış, soğutulmuş olurdu. Kızaran lokmalar bu önceden hazırlanan şerbete yatırılırdı. Şerbete “şire” denirdi o zamanlar. Genel olarak çarşıdan taş kadayıfı ve tel kadayıfı çiğ olarak alınıp evde pişirilirdi. Rahmetli annem en çok kadayıf yapardı. Bol cevizli, hafif tarçınlı kadayıfın tadına doyulmazdı. Taş kadayıf yapmayı daha o yıllarda annemi izlerken öğrenmiştim. Yuvarlak özel olarak hazırlanmış kiloyla satılan taş kadayıf hamurlarının içine dövülmüş ceviz, şeker, tarçın karışımı konularak D biçiminde kenarlarına bastırılarak kapatılırdı. Kızgın yağda kızartılır, ılık şireye konularak şerbeti çekmesi sağlanırdı. “Tatlı da iki malzeme de sıcak olmaz. Biri sıcaksa diğeri soğuk olur. Ya şerbeti sıcak, tatlısı soğuk olacak ya da tatlısı sıcak şerbeti soğuk olacak. Yoksa hamur olur.” derdi annem…

Bir gün önceden yani arife günü evdeki bütün işler biterdi. Akşamdan banyomuzu yaptırırdı annem… Ertesi sabah erkenden tertemiz giysilerimizle el öperdik. Komşu gezmelerinden sonra akraba ziyaretlerimiz başlardı. Bayramları sevmemizin ilk nedeni bayramlık giysilerimizdi, ikinci nedeni de bol bol şeker ve tatlı yemekti. Komşularımızı ziyaret ederdik, onlar da giysilerimizin çok yakıştığını söylerlerdi. Bizler de bu iltifatları duydukça çok gururlanırdık. Eskiden komşularımız bol bol şeker, çikolata ikram ederlerdi. Annem birer şeker alın diye sıkı sıkı tembihlediği için birer şeker alıp teşekkür ederdik. Ev sahibi ısrar ederse ikinci şekerleri de sevinçle alırdık. Bazen harçlık da verirlerdi ama kâğıt para değil, madeni para olurdu hep… Almadan önce annemizin gözüne bakardık. Gözüyle onaylarsa alırdık, yoksa reddederdik.

Şehirde bayram yeri kurulurdu. Konu komşu “Bayram Yeri” denilen şimdiki lunapark benzeri bir yere giderdik. Çok eğlenirdik. Ben en çok kayık salıncağına bayılırdım. Dönen iskemleye ise ömrüm boyunca binmedim. Anneannemin karşı komşusu Sıdıka Nine’nin oğlu Kadir Amca, çocukluğunda o salıncağa binmiş ve salıncağın zinciri kopmuş. Bu nedenle beli kırılmış, felç olmuş. Yürüyemezdi, tekerlekli sandalyesi vardı. Sakız satarak geçimini sağlardı. Biz de arada sırada ondan sakız, şekerleme alırdık. Annem tembihlerdi. “Mahalledeki iki bakkaldan da alış veriş yapın. Sakızlarınızı da tekerlekli sandalyesinde satış yapan Kadir’den de alın. Hepsi komşumuz… Birinden alıp diğerini küstürmek olmaz.”

Bayramın bendeki çağrışımı budur. Her bayram çocukluğumun bayramlarını buruk bir özlemle hatırlarım. Rahmetli annemle babam aklıma düştükçe yüreğimden bir parça kopar adeta…  Ölen bütün yakınlarımı rahmetle anarım.

Unutmayalım ki akrabalık, komşuluk ve aile bağlarımız bayramlarla güçlenir ancak şimdilik bayramı telefonlar aracılığıyla kutlayalım. Aman kalabalıktan uzak olalım. El sıkışmak yerine uzaktan bir baş selamı, gülümsemek yeterli… El öpmek de pandemiden kurtulana kadar askıya alınan bir davranış biçimi olsun.   Hepinize iyi bayramlar diliyorum.

Harika Ufukharikaufuk@hotmail.com