Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, bir deprem ülkesi olan Türkiye’de nüfusun yüzde 60’a yakınının aktif fay kuşakları üzerinde yaşadığını, bu gerçekliğin de can kayıplarını arttırdığını vurguladı. 2011 yılında meydana gelen Van Depremi’nin 7. yılı nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) genel kurulunda görüşülen önerge üzerine CHP grubu adına konuşan Dr. Şevkin, 2011 yılının Ekim ve Kasım aylarında 644 kişinin hayatını kaybettiği, binlerce kişinin ise yaralandığı Van depreminin üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen depremlerin yıkıcı izlerinin silinemediğini belirtti.
DEPREM YARDIMI 20 YIL SONRA FAİZİYLE GERİ İSTENİYOR!
Bölge halkının insanca yaşam koşullarının düzeltilmemiş olması nedeniyle herkesin durup düşünmesi gerektiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Yine yakın tarih olduğu için anımsatmak istiyorum. 1998 Adana-Ceyhan depreminde 145 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1500 kişi de yaralandı. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde ise tam anlamıyla yüreklerimiz dağlandı. 18 bine yakın insanımız öldü, 25 bine yakın insanımız da yaralandı Van’da, Gölcük’te, İstanbul’da, Adana’da, Ceyhan’da hem canını hem de malını kaybeden insanlarımızdan geriye kalan canlara bir de sosyal ve ekonomik yönden ağır travmalar yaşatmaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum. Düşünün ki; Adana örneğinde olduğu gibi orta hasarlı konutlara onarım için küçük miktarlarda (750 TL) sağlanan kredinin 20 yıl sonra faiziyle geri istenmesinin hangi vicdani gerekçeye dayandığını anlamak mümkün değildir” diye konuştu.
“STRATEJİK AFET EYLEM PLANI HAZIRLANMALIDIR”
Depremleri engellemenin mümkün olmadığını ancak afete dönüşmesini engellemenin mümkün olduğunun bilindiğini dile getiren Dr. Şevkin, şunları söyledi:
“Tüm kaynakları zarar azaltma hedefine yönlendirecek, kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak, üniversitelerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve sivil tolum kuruluşlarının katılımı ile ‘Stratejik Afet Eylem Planı` mutlaka hazırlanmalıdır. Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan diri fay haritaları incelendiğinde, 470 aktif fay kuşağı üzerinde bulunan yerleşim yerlerinde kentsel dönüşüme ilişkin herhangi bir çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. Bugün Niksar, Havza, Erzincan, Suşehri ve benzeri gibi sayacağımız onlarca yerleşim yerinde ne yaptınız? Neden kentsel dönüşüm İstanbul Boğazı kıyılarında sadece rantsal dönüşüm olarak algılanır? Öncelikle diri fayların üzerinde yer alan yerleşim bölgelerinde üretebilecekleri deprem büyüklükleri de baz alınarak yapı yapılması engellenmeli, riskli alanlar kamuoyuyla da paylaşılarak terk edilmelidir. Bu amaçla en kısa sürede meclisten bir “Fay Yasası” çıkarılmalıdır. “Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası” yenilenmelidir.”
“TOKİ, YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR”
Son yıllarda devlet müteahhitliği ve rant proje ihaleleri yapan bir kuruluş haline getirilen TOKİ’nin yeniden yapılandırılması, yoksullar için sosyal konutlar üreten bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Şevkin, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Halkın barınma ve mülkiyet haklarını elinden alan rant`a dönük Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği toplum yararı gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Üniversiteler, meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile; rant odaklı değil, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını sağlayabilecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Kentsel dönüşümün daha sağlıklı işletilebilmesi için halkın katılımını sağlayacak, ekonomik, sosyal, kültürel ve teknik boyutlarıyla bütünlüklü dönüşüm projeleri üretilmelidir. Doğa olaylarının afete dönüşmesi “kader” değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir. Üzerinde yaşadığımız dünyada tanık olduğumuz gelişmelere, aklın ve bilimin ışığını yansıtmaya çalışmak temel anlayışımız olmalıdır. Bilimle, emekle, inatla ve umutla depremlerden can ve mal kaybı yaşanmadan korunabileceğimizi vurgular, hepinize saygılarımı sunarım.”