KUVVETLER AYRILIĞI DEMOKRASİDE ÖNEMLİDİR | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

KUVVETLER AYRILIĞI DEMOKRASİDE ÖNEMLİDİR

Bu haber 22 Ağustos 2019 - 17:17 'de eklendi ve 211 views kez görüntülendi.

ÖZEL RÖPORTAJ- CANSU DEMİRBAŞ

Özellikle son günlerde gündemi meşgul eden bazı belediyelere kayyum atamaları hakkında düşüncelerini öğrenmek ve Yeni adli yıl açılışının Beştepe’de yapılması üzerine daveti geri çevirmesi hakkında konuşmak adına bir araya geldiğimiz Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, kuvvetler ayrılığının demokrasilerde ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Beştepe’de ki daveti geri çevirdiklerini ifade eden Av. Küçük, “Cumhurbaşkanının binasında Beştepe’de yapılması da şeklen de yargı bağımsızlığını zedeleyecek bir görüntüye sebep verir. Ve yurttaşımızın yargıya olan güvensizliğini daha da arttırır. Biz bu nedenle külliyede yapılmasını doğru bulmuyoruz. Yargı kendi evinde, kendi binasında ev sahipliği yapmalı O hassasiyeti de bir kez daha ifade ediyorum” dedi.

Yeni adli yıl açılışının Beştepe’de olması hakkındaki düşünceleriniz neler?

Kuvvetler ayrılığının demokrasilerde ne kadar önemli olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Şeklen ve görüntü itibariyle de ve elbette yaşama geçmesi gereken bir kavramdan bahsediyoruz. Fakat son dönemde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi tüm devletle ilgili açılışların organizasyonların programların merkezi haline getirilmeye çalışılan bir alan haline geldi. Ve adli yıl açılışının yüksek yargı mensuplarının kendi ev sahipliğinde kendi binalarında ya da kendileri tarafından planlanan programlar çerçevesinde yapılması çok önemli. Bu programların yürütmenin başı ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında partili cumhurbaşkanı yönetimindeki sistemde cumhurbaşkanının binasında Beştepe’de yapılması da şeklen de yargı bağımsızlığını zedeleyecek bir görüntüye sebep verir. Ve yurttaşımızın yargıya olan güvensizliğini daha da arttırır. Biz bu nedenle külliyede yapılmasını doğru bulmuyoruz. Yargı kendi evinde, kendi binasında ev sahipliği yapmalı. Yürütmeyi, yasamayı, diğer devlet kurumlarını davet edip şeklen de ev sahibi yargıtay olmalı. O hassasiyeti de bir kez daha ifade ediyorum.

TBB başkanı Feyzioğlu “Bütün barolar külliyeye geldiler. Şimdi neden gelmiyorlar?” diye bir açıklama yapmış. Bu konuyla ilgili söyleyecekleriniz neler?

Sadece TBB başkanı değil. TBB başkanından evvel TBB saymanı Av. Sabri Erdal Güngör ve Burhan Kuzu’nun açıklamaları var. Hukuk politikaları kurulunun cumhurbaşkanlığı külliyesinde baro başkanlarıyla yaptığı toplantıya katıldılar. Şimdi tepki göstermelerini anlayamıyoruz şeklindeki sözleri kamuoyunda adli yıl açılışıyla ilgili düşüncelerini paylaşan baro başkanları aleyhinde algı yaratmaya yönelik bir açıklama. Doğru değil zaten. Bu toplantı 13 mart 2019’da yapıldı. Ve bu toplantı için beni yine eski milletvekili Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Başkan Vekili Ayşenur Bahçekapılı aradı. İlk sorum “Bu toplantı nerede olacak?” oldu. “Neden başkanım” diye sordu. “Külliyede olacaksa katılmayacağım o yüzden sordum” dedim. Ve Çankaya’da olacak diyince, “Atatürk’ün evi ve ülkemizin manevi mirasıdır. Oraya geliriz ve yargının savunmanın baroların sorunlarını sizlerle paylaşırız.” dedik. Ve Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden birer baro başkanı bu toplantıya katıldık. Sitemizde haberde yaptık. Önerilerimizi, sorunlara dair düşüncelerimizi de paylaştık. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Trabzon, Diyarbakır ve Erzurum barosu bu toplantıya katıldı. Bu toplantıya dair bizim paylaştıklarımızı, sorunlara dair düşüncelerimizi bugün yine bir açıklama ile paylaşacağız. Kamuoyunu aydınlatma noktasında. Umarım ki bu paylaşımlarımızdan TBB başkanı feyz alır. Adli yıl açılış konuşmasında bu sorunları ifade etme cesaretini gösterir inşallah.

Son günlerde gündemi meşgul eden bu kayyum atamaları hakkında hukukçu gözüyle gördükleriniz nelerdir?

Her şeyden evvel demokrasiye aykırı ve halk iradesini ayaklar atına alan bir uygulama. Bunu böyle değerlendiriyorum. 31 Mart seçimlerinden çok kısa bir zaman geçti ve seçilmişlerin bilhassa yerel yönetimlerde görev alan kişilerin illerde tabi ki kamuoyunda seçim döneminde çok tartışılan iller Diyarbakır, Van ve Mardin olmasından dolayı siyasi iktidar tarafından özenle seçilmiş iller olduğunu görüyoruz. Seçimden önce cumhurbaşkanı ve içişleri bakanının da beyanları var zaten. “Seçilseler dahi görevden alacağız. Kayyum görevlendireceğiz.” demişlerdi. YSK’nın aday olarak kabul ettiği ve seçimle halkın teveccüh gösterdiği bu kişilere yönelik görevden almalar kayyum atamaları doğru değil. Demokratik değil. Artık 100. yılına gelen ülkemizin aydınlık Türkiye’nin demokrasi tarihine bana göre karanlık bir dönem olarak hatırlanacak. Doğru değil. Bir an evvel bu hatadan bu yanlıştan dönülmesi lazım. Bu kişilerle bu başkanlarla ilgili söylenen iddialar idare dediğimiz İçişleri Bakanlığında idari tasarrufla değerlendirmeyle kişilerin el çektirmelerini hiçbir şekilde kabul etmeyiz. Ancak haklarında ciddi iddialar vardır. Bu iddialar soruşturmalara dönüşür. Yargıya intikal eder. Yargı kararı ile bir değerlendirme yapılırsa ona söyleyecek sözümüz olmaz. Tabi yine içeriğini inceler, beyanda bulunuruz. Çünkü yargının siyasi iktidarın ekseninden olduğuna dair yakın geçmişimizde çok ciddi davalar yaşadık. Kumpas davaları, Ergenekon davaları. O nedenle ne yazık ki yurttaşımızın yargıya olan güveni de sarsılmış durumda. Yargı kararı olsa da sorgulama doğruluğunu ve gerçekliğini değerlendirme noktasında ki düşüncelerimizi ifade ederiz. En azından şeklen yargı kararının olması bana göre zorunlu. Burada yapılmak istenen kasıtlı bilinçli bir durum. Ülkemizin normalleşmeye ihtiyacı olduğu söylendi. Geçmişten gelen kutuplaşmanın ayrışmanın son bulmasının önemli olduğu bugünlerde bu tasarruf bana göre çok sıkıntılı sorunlu ve ülkemizde demokrasinin farklı düşünce farklı yapı farklı bakış açısına sahip insanların kenetlenmesinden ziyade ayrışmasına sebebiyet verecek yanlış bir karar. Dileğim ve isteğim bu hatadan bir an evvel dönülmesi.

Genç avukatları koruma hususunda bir uygulama gerçekleştiriyor musunuz? Özellikle hukuk alanında çok fazla mezun var fakat iş olanaklarıyla mezun sayısı ters orantılı, bunun hakkında nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

Türkiye’de ki savunma mesleğinin temel sorunu bu alanda hukuksal yardım alanında bir yasal düzenlemenin ve çerçevenin olmayışı. Yani bir kişi bir şirket bir kurum dilediği gibi bir avukat bir hukukçu yardımı olmaksızın dilediği hukuksal müracaatı yapabilme yetkisine sahip. Bunun bir çerçevesinin oturması ve hukuksal zemine dayanması gerekiyor. Genç avukatlar dışında genel anlamda avukatların ve bizim adliyedeki dosya yükünün iş yükünün fazla olmasının temel sebeplerinden birisi bu. Avukatların iş sorunu mali ekonomik sorunu anlamında ben çıkış noktası olarak bu düzenlemenin mutlaka yapılmasını öngörüyorum düşünüyorum. Genç arkadaşlarımızın son dönemde sayısı çok arttı. Biz baro olarak şuan 2900 avukatı olan baroyuz. Türkiye’nin 6. büyük barosuyuz. Stajyer avukat sayısında bu yıl ki beklentimiz 600 civarında neredeyse mevcudumuzun %20si. Ciddi çok üst düzey bir sayısal artış var. Bu da ülkemizde ki öğrenci kontenjanlarının olması gerekenden çok fazla olduğundan kaynaklanan olumsuz bir tutum. Bir önceki yılda hukuk fakültesine tercih dilimi üniversite sınavında 150 binlik çerçeveye giren kişiler tercih edebiliyordu. Vakıf üniversitelerinin kontenjanlarının boş kalması üzerine yine siyasi iktidarın idari tasarrufuyla bu dilim 190 bine çıkartıldı. Farklı popülist bakış açıları gerçekleştirildi. Bu sorunların çözümü bu popülist bakış açılarını bir kenara bırakıp ülkemiz gerçeğine uygun değerlendirmeler yapmak. Bakın bugün geçmiş yıllarda yaşanmadığı şekilde üniversite mezunu işsiz sayısı çok üst düzeyde. Sayısal olarakta fazla. Üniversite mezunu işsizler üniversite mezunu mutsuz bireyler yaratan bir sistem oluşturduk ülke olarak. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Biz genç avukatlarımıza adli yardım sistemindeki görev alanlarını genişleterek orada ki dosya sayılarının müracaatlarını arttırarak bunu yaparken de yurttaşımıza hukuksal yardım ölçeğinde genişleterek çözüm bulmaya çalışıyoruz. CMK zorunlu müdafilik kavramındaki görevlendirmeler ücretleri çok düşükte olsa, anayasadaki angarya yasağına aykırı unsurlar taşısa da genç meslektaşlarım için önemli bir iş alanı. Ama dediğim gibi genç meslektaşlarımız sağlam zeminde oturtulacak çözüm yollarıyla çözüm önerileriyle ancak meslekte ilerleyebilir ve adım atabilirler. Biz 0-2 yaş grubu genç meslektaşlarımıza CMK görevlendirmelerinde daha fazla destek vererek onların ilk yıllarında ki ekonomik sıkıntılarını bir nebze olsun rahatlatmaya dönük uygulamada yapıyoruz. Türkiye’de 4-5 baronun yaptığı bizimde 2018 yılındaki genel kurulda aldığımız kararla yaptığımız bir uygulama. Fakat bunlar geçici çözümler. Esas çözüm sayıları ve okulları kontenjanları ihtiyaca uygun olarak belirleyip ülke gerçeğine ülke ihtiyaçlarına uygun değerlendirme yapmak.

Avukatların bilgi edinme haklarının ihlaline ilişkin bir çalışmanız var mı ?

Yasalarımız anayasamız bu konuda çok net. Avukatlık bir kamu mesleği ve bilgiye ulaşmada önündeki engellerin kaldırılması gereken çok önemli bir meslek alanı. Yasal düzenlemeler noktasında ciddi bir eksikliğimiz yok fakat bu hakları kullanma noktasında bilhassa 15 Temmuz darbe döneminden sonra OHAL döneminde çok katı ve hukuksuz yaklaşımlarla karşı karşıya kaldık. Kanun hükmünde kararnamelerle bu kısıtlamalar yapıldı. Onun ötesinde OHAL bakış açısında kamu görevlileri görev ve yetki noktasında bulunan kişiler çekindiler korktular farklı nedenlerle başka bakış açılarıyla dar değerlendirme dar bakış açılarıyla engellemelerle karşılaştık. Yaptığımız çalışmalar mücadeleler müracaatlar sonrası bugünlerde biraz daha rahat olduğumuzu söyleyebiliriz. Yine engellemelerle karşılaşıyor zaman zaman meslektaşlarımız. Ama anında müdahale ve diyalogla bu sorunları genel anlamda çözüyoruz. Bu bakış açısının değişmesi gerekiyor. Özgürlükçü bakış açısı olmalı. Onun yanında avukata savunma mesleğine bakış açısı mutlaka iddia makamı dediğimiz o kürsünün marangoz hatası nedeniyle hakimin yanında oturan savcılara verdiği hakların onlara verdiği yetkinin avukatlara da eş düzeyde verilip yaşama geçmesiyle mümkün olacak. Yine temel çıkış noktası demokrasimizde ki eksikliğimiz. Hukuk devleti şeffaf denetlenebilir hukuk devleti kavramındaki eksikliğimiz yine karşımıza engel olarak çıkıyor ne yazık ki.

Yeni adliye binasına taşınmanın kime bağlı olduğundan bahseder misiniz? Yeni binada ne zaman hizmet verilmeye başlanacak?

Yeni adliye ile ilgili şöyle bir tespit yapalım. Şuan Adana halkı bu yeni adliye binasının tamamlanmamış olmasının ciddi ölçüde sıkıntısını yaşıyor. 5 ayrı binada hizmet veren bir adli yargıdan ve yapıdan bahsediyoruz. İkinci sırada bu sorunun en ciddi sıkıntısını avukatlar yaşıyor. 5 ayrı binada duruşmalara yetişme, davaları takip edebilme telaşı ve stresi ne yazık ki meslektaşlarımın üzerinde büyük bir yük. Biz bu yükü hafifletme noktasında servis araçlarımızla ring hizmeti vererek çözüm bulmaya çalışıyoruz. Ama her zaman yaşanan sıkıntıların sorunların etkisini meslektaşlarımızda görüyoruz. Adliye binası bir an evvel tamamlanmalı. Fakat Adalet Bakanlığı’nın siyasi iktidarın son dönemde bilhassa 2019’da yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı kamu yatırımlarında kısıtlamaya gitme yönündeki tasarrufu Adana adliyesinin gecikmesine sebep olmakta. Bunu da bu gerekçe ile açıklamadan “Yüklenici firma ek zaman istedi.” gerekçeleriyle kamuoyunda farklı algılar yaratılmaya çalışılarak izah edilmesini doğru bulmuyoruz. Varsa gecikmeye dair nedenler o nedenlerin doğru, gerçekçi ve kamuoyu beklentilerine uygun şekilde açıklanması lazım. Normalde bu yıl 2 Eylül’de açılacak olan adliyemiz ne yazık ki yeni bir bahara kaldı. 2020 yılının adli yılından bahsediliyor. Fakat binanın çoğunun bittiğini de söyleyeyim. %90’ına yakın bölümü tamamlandı. Bir an evvel tamamlanmasını bizlerde dört gözle bekliyoruz.