Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Plan ve Bütçe Komisyonu kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde Türkiye’nin ve Adana’nın çevre ve gürültü kirliliğine, çarpık kentleşmeye, anız yangınlarına ve bilinçsiz enerji kullanımına dikkat çekti.
NÜFUSA PARALEL KİRLİLİK DE ARTIYOR!
Dünya nüfusuna paralel olarak Türkiye nüfusunun da hızla arttığını kaydeden Dr. Şevkin, 2025 yılında nüfusu 92 milyona ulaşması beklenen ülkemizdeki nüfus artışının beraberinde plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, yapay gübre kullanımı, bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları ve kimyasal maddelerin artışını ve dolayısıyla kirlenen hava, su ve topraktaki mikroorganizmaların yaşamını olumsuz etkileyen sonuçları doğurduğunu vurguladı.
“ALTYAPI YETERSİZLİĞİ KİRLİLİĞİ DE GETİRİYOR”
Türkiye’de temel insan gereksinimi olan konut ve barınma sorununun gecekondulaşma ve betonlaşma yoluyla çözüme kavuşturulma girişiminin çevre sorunlarının başında yer alan kentsel çevre sorununu oluşturduğunu ifade eden Dr. Şevkin, “Plansız kentleşme ve betonlaşmayla birlikte gelen altyapı yetersizlikleri insanımızı önemli çevre sorunlarıyla karşı karşıya getirmiştir. Plansız kentleşme beraberinde plansız bir endüstri modelini de ortaya çıkarmıştır. Maalesef önleyici tedbirler ve çalışmalar yetersiz kalmaktadır. Endüstri atıklarının düzenli bertaraf edilmemesi ve düzenli denetlenmemesi çevre sorunlarını her geçen gün daha çok ürkütücü boyutlara ulaştırmaktadır” dedi.
“ADANA, HAVASI EN KİRLİ 3. KENT”
Adana başta olmak üzere kalitesiz yakıt kullanımından dolayı hava kirliliğinin de büyük boyutlara ulaştığını ifade eden Dr. Şevkin, “Bu nedenle doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması önem arzetmektedir. Adana, 81 ili oluşturan Türkiye genelinde havası en kirli 3. kent olmuştur. Üzülerek belirtmek istiyorum ki; kentimiz gürültü kirliliğinde ise birinci sırada yer almaktadır. Araştırmalar 81 ilden sadece 6’sının havasının temiz olduğunu göstermiştir” diye konuştu.
“TONLARCA TEHLİKELİ ATIK OLUŞUYOR”
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın açıkladığı verilere göre Türkiye’de her an farklı sanayi tesislerinden tonlarca tehlikeli atık oluşturulduğunu, yapılan akademik çalışmalarda Türkiye`de son 10 yılda ortalama 7,2 milyon ton tehlikeli atık oluştuğunu ve bu süre içinde yaklaşık olarak toplam 51 milyon ton tehlikeli atık üretildiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Bu korkunç rakamlar tehlikeli atıkların yönetiminde de dikkatli davranmamız gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Hava, çevre ve gürültü kirliliği önemli bir halk sağlığı sorunudur. Her geçen gün artan kirlilik hastalıkların boyutunu da arttırmıştır. Uzmanların açıklamalarına göre hava kirliliği ölüm sebebi olarak değerlendirilmese de akciğer, kalp ve sinir sistemi üzerinde ciddi etkileri olduğu kanıtlanmıştır. Astım, kronik bronşit, kalp krizi, kalp yetmezliği ve solunum yolları enfeksiyonu gibi hastalıklar da oluşmaktadır. Adana 2015 ve 2016 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde toleranslı yasal limit değeri yaklaşık 100 kez aşılmıştır” şeklinde konuştu.
ANIZ YANGINLARINA DİKKAT ÇEKTİ
Adana ve çevre illeri yakından ilgilendiren ve toprakları gelecek açısından olumsuz etkileyen anız yangınlarının da ayrı bir sorun teşkil ettiğine işaret eden Dr. Şevkin, “Çukurova bölgemizde genelde yıl içerisinde iki ürün alınmakta ise de, ülke topraklarımızın büyük kısmı organik madde içeriği bakımından fakir olup, yüzde 65’inde organik madde içeriği azdır. Anız ise; toprak için önemli bir organik madde kaynağıdır. Zamandan ve maliyetten kazanç sağlandığı düşünülse de anız yangınları, aslında ülke topraklarına büyük zarar vermektedir. Ayrıca saatlerce süren yangınlarla birlikte oluşan dumanlar hava kirliliğine neden olmaktadır” dedi.
“ENERJİ, TOPLUMA UCUZ SUNULMALIDIR”
Enerjinin yeterli, sürekli, kaliteli, çevreye zarar vermeyen ve ucuz olarak topluma sunulabilmesi için bir kamu hizmeti olarak kabul edilmesi ve enerjinin temini ile kullanıma sunumunda kamu inisiyatifinin esas olması gerektiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Enerji alanının serbest piyasanın iradesine terk edilmesi ve plansızlık, yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Kamusal çıkarı esas alan, doğaya ve çevreye en az zarar veren, yerli ve yenilenebilir kaynakları önceleyen, enerjiyi verimli kullanan, enerji yoğun yerine teknoloji yoğun bir ekonomik modeli benimseyen, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla bir planlama yapılması gerektiği en önemli kriter olarak ortaya çıkmaktadır. Çevre, atalarımızdan kalan miras değil, geleceğimize sağlıklı bir şekilde bırakmamız gereken önemli bir emanettir. Herkesin, her bireyin ve her kurumun bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.